Öğrenmenin Penceresi Olarak Göz: Göz Ne ile Temizlenir?
Bir eğitimci olarak, her zaman şuna inanırım: Öğrenme, görmekle başlar; ama gerçekten görmek için bakışın berrak olması gerekir. Tıpkı bir öğrencinin dünyaya bakarken önyargılarından arınması gibi, insanın gözü de hem fiziksel hem de zihinsel olarak temizlenmeye ihtiyaç duyar. “Göz ne ile temizlenir?” sorusu bu yüzden yalnızca biyolojik bir bakım meselesi değildir. Bu soru, aynı zamanda bireyin dünyayı nasıl algıladığını, öğrenme süreçlerinde neleri fark ettiğini ve neyi görmezden geldiğini de düşündürür.
Pedagojik açıdan bakıldığında, göz yalnızca bir organ değil; öğrenmenin metaforik kapısıdır. Görmek, bilginin ilk aşamasıdır; temiz görmek ise eleştirel düşünmenin ön koşuludur.
Gözün Temizliği: Fiziksel Bakımdan Zihinsel Arınmaya
Biyolojik olarak göz, vücudun en hassas organlarından biridir. Toz, alerjen veya ekran ışığı gibi etkenler, göz yüzeyini kirletir ve görme kalitesini düşürür. Bu durumda en temel cevap, gözün steril serum fizyolojik veya temiz su ile nazikçe temizlenmesidir. Göz doktorları, kimyasal içerikli ürünlerden uzak durulması gerektiğini özellikle vurgular.
Fakat pedagojik bir perspektiften bakıldığında, bu temizlik yalnızca dışsal değildir. Öğrenme süreci boyunca zihnimiz de tıpkı göz gibi tozlanır. Bilgi kirliliği, önyargılar, kalıplaşmış düşünceler ve sosyal medya etkisi, bireyin “görme yetisini” köreltir. Bu noktada devreye eleştirel pedagojik farkındalık girer. Paulo Freire’nin dediği gibi, eğitim yalnızca bilgi aktarmak değil, bireyi dünyayı “okumaya” hazırlamaktır.
O halde, “göz ne ile temizlenir?” sorusuna bir eğitimcinin cevabı şudur: Gerçek göz temizliği, bakışın öğrenme sürecinde berraklaşmasıdır.
Öğrenme Teorileriyle Gözün Görme Biçimi
Öğrenme teorileri, insanın dünyayı nasıl “gördüğünü” anlamamıza yardımcı olur. Davranışçı yaklaşımlar öğrenmeyi tepki üzerinden açıklar; yani birey, dış uyarıcılara yanıt vererek öğrenir. Bu modelde “göz”, pasif bir alıcıdır.
Buna karşılık bilişsel teoriler, gözün yalnızca görmediğini, aynı zamanda algıladığını vurgular. Göz, bilginin seçici filtresidir. Her birey, çevresindeki verileri kendi zihinsel yapısına göre işler. Sosyal öğrenme teorisine göre ise birey, başkalarını gözlemleyerek öğrenir. Bu durumda “göz” bir aracı değil, doğrudan öğrenmenin merkezi haline gelir.
Eğer öğrenci yanlış gördüyse, hatalı öğrendi demektir. Bu nedenle eğitim süreci, yalnızca bilgi yüklemek değil, aynı zamanda görmeyi öğretmektir.
Pedagojik Yöntemlerde Gözün Rolü
Pedagojik olarak, öğrenme ortamlarının “göz temizliği” sağlaması gerekir. Yani öğrencinin dikkatini dağıtan, algısını kirleten unsurlardan arındırılması önemlidir. Bu, fiziksel anlamda sınıf ortamının sadeleştirilmesi kadar, düşünsel anlamda da öğrencinin önyargılardan arındırılması demektir.
Bir öğretmen, öğrencisine yalnızca “bakmayı” değil, “görmeyi” öğretmelidir. Gözün pedagojik temizliği, farkındalıkla ilgilidir. Öğrencinin kendi bakış açısını sorgulaması, alternatif düşüncelere alan açması, yeni perspektifler kazanması bu temizliğin en derin biçimidir.
Örneğin bir tarih dersinde sadece kronolojiyi ezberletmek, öğrencinin gözünü kapatır. Ama o olayların sosyal, kültürel ve ahlaki bağlamını tartışmak, öğrencinin gözünü açar. İşte bu, öğrenmenin dönüştürücü gücüdür.
Toplumsal Etkiler: Kolektif Görme ve Ortak Öğrenme
Toplumlar da tıpkı bireyler gibi “gözlerini temizlemeye” ihtiyaç duyar. Bilgi kirliliği, medyanın yönlendirmeleri, ideolojik manipülasyonlar kolektif algıyı kirletir. Bu yüzden eğitim, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir temizlik eylemidir.
Bir toplum, farklı bakış açılarına yer verdiğinde, ortak bir “görme kültürü” oluşturur. Bu, demokratik bir öğrenme ortamıdır. Tıpkı gözün ışığa alışması gibi, toplum da farklı düşünceleri gördükçe berraklaşır.
O halde pedagojik sorumluluğumuz şudur: Hem öğrencinin hem toplumun gözünü temiz tutmak. Yani bilginin kaynağını sorgulamak, eleştirel düşünmeyi öğretmek ve görme biçimlerini çeşitlendirmek.
Sonuç: Göz Ne ile Temizlenir, Zihin Ne ile Aydınlanır?
Sonuç olarak “Göz ne ile temizlenir?” sorusu, sadece fiziksel bir bakım rutini değil, bir öğrenme metaforudur. Göz, temiz suyla arınır; ama bakış, sorgulamayla berraklaşır.
Eğitim, bireye hem nasıl göreceğini hem de gördüğünü nasıl yorumlayacağını öğretir. Gerçek öğrenme, bakışın temizlenmesiyle başlar.
Şimdi kendinize sorun:
– Hangi bilgiler gözünüzü kirletti?
– Hangi deneyimler sizi gerçekten “görmeye” yaklaştırdı?
– Öğrenme sürecinde gözünüzü temiz tutabiliyor musunuz?
Çünkü eğitim, yalnızca görmek değil; dünyayı yeniden, berrak bir gözle okumayı öğrenmektir.