İçeriğe geç

Gelenek Görenek töre nedir ?

Gelenek, Görenek, Töre Nedir? Siyaset Biliminin Gözüyle Güç, Düzen ve Kimlik

Toplumsal düzenin temellerini anlamak isteyen bir siyaset bilimci, yalnızca anayasaları, yasaları ya da iktidar ilişkilerini değil; bu ilişkileri mümkün kılan kültürel dokuyu da inceler. Çünkü her iktidar biçimi, yalnızca meşru şiddet tekeliyle değil, aynı zamanda gelenek, görenek ve töre gibi görünmez normlarla da var olur. Bu kavramlar, toplumsal düzenin yazılı olmayan anayasasıdır.

Bir toplumun “nasıl yönetildiği” kadar “nasıl yaşadığı” da önemlidir. İşte bu yüzden, gelenek-görenek-töre üçlüsü siyaset bilimi açısından sadece kültürel miras değil, aynı zamanda güç, iktidar ve vatandaşlık arasındaki dengeyi belirleyen siyasal araçlardır.

Gelenek: İktidarın Hafızası

Gelenek, geçmişin bugüne uzanan siyasi mirasıdır. Devlet biçimleri, yönetim tarzları, hatta vatandaşlık anlayışları bile geleneklerle biçimlenir. Her siyasi rejim, kendi sürekliliğini sağlamak için gelenekleri yeniden üretir.

Monarşiler, otoriteyi kutsal soy bağlarına dayandırarak meşrulaştırırken; modern demokrasiler “halk iradesi” geleneğini siyasal meşruiyetin temeli haline getirir. Yani gelenek, hem iktidarın kaynağı hem de meşruiyetin dayanağıdır.

Bir siyaset bilimci şunu sorar: “Gelenek, iktidarı korumak için mi yaşatılır, yoksa toplumun kendini koruma refleksi midir?”

Bu soru, her siyasi sistemin kendi değerleriyle yüzleşmesini gerektirir.

Görenek: Toplumsal Normların Sessiz Yasası

Görenek, siyasetin mikro düzeydeki uzantısıdır. Vatandaşların günlük davranışlarını düzenleyen bu görünmez kurallar, devletin hukuk sisteminden önce gelir. Bir toplumda “uygun” ya da “ayıp” sayılan davranış biçimleri, bireylerin siyasi katılımını da etkiler.

Örneğin, bazı toplumlarda “itaat” göreneği devletle ilişkide bir erdem sayılırken, başka toplumlarda “eleştiri” göreneği demokratik kültürün parçası olarak görülür. Görenek, bireyin politik davranışlarını şekillendiren en güçlü kültürel filtredir.

Bir kadın, yerel mecliste söz alırken susmayı mı tercih eder, yoksa konuşmayı mı?

Bu sorunun cevabı, yalnızca anayasal haklarla değil, göreneklerin izin verdiği toplumsal rollere bağlıdır.

Töre: Düzenin Ahlaki Omurgası

Töre, toplumun yazısız yasasıdır; adalet, haysiyet ve itibar kavramlarını belirler. Töre, özellikle kırsal veya geleneksel toplumlarda siyasi otoritenin tamamlayıcısıdır. Devletin yasaları soyut, töre ise toplumsal olarak somuttur.

Ancak töre, her zaman adaletin garantisi değildir. Zaman zaman bireysel hakları bastırabilir, kadınları sessizleştirebilir ya da farklı düşünceleri dışlayabilir. Bu noktada siyaset bilimi devreye girer ve şu soruyu sorar: “Töre kimin adaletini korur?”

Bu soru, iktidarın kimde olduğu kadar, kimin dışlandığını da açığa çıkarır.

Erkek Stratejisi, Kadın Katılımı: İki Siyasal Zihin

Siyasal kültürün biçimlenmesinde cinsiyet dinamikleri belirleyicidir. Erkek egemen geleneklerde, güç stratejik bir araç olarak görülür: kontrol, rekabet ve statü üzerine kuruludur.

Kadınların tarihsel olarak siyaset sahnesine katılımı ise demokratik etkileşim, uzlaşma ve toplumsal dayanışma temelli olmuştur.

Bu fark, toplumların yönetişim biçimlerine de yansır.

Erkeklerin güç odaklı siyaset anlayışı, çoğu zaman otoriteyi pekiştirirken; kadınların katılımcı siyaset yaklaşımı, demokrasiyi derinleştirir.

Peki, modern siyasetin geleceği hangi bakış açısında saklı? Stratejik güç mü, yoksa katılımcı adalet mi?

Bu ikilem, sadece cinsiyet meselesi değil, aynı zamanda çağın yönetim anlayışını belirleyecek temel tartışmadır.

İdeoloji, Kurumlar ve Vatandaşlık Bağlamında Geleneksel Kalıplar

Her ideoloji, gelenek ve göreneklerle ya çatışır ya da onları dönüştürür. Liberalizm, bireysel özgürlüğü öne çıkarırken geleneksel otoriteleri sorgular. Milliyetçilik, görenekleri ulusal kimliğin yapıtaşı olarak kullanır. Feminist siyaset ise töre ve gelenekleri toplumsal eşitsizliğin yeniden üreticileri olarak eleştirir.

Kurumlar — aile, okul, din, medya — bu ideolojik yapıların taşıyıcısıdır. Vatandaşlık bilinci de bu kurumsal ağın içinde şekillenir.

Bir bireyin devlete bağlılığı, çoğu zaman anayasadan çok, büyüdüğü geleneksel çevre tarafından belirlenir.

“Bir vatandaşın sadakati, anayasaya mı, yoksa töreye mi bağlıdır?”

Bu soru, modern devletin karşı karşıya olduğu en büyük meşruiyet ikilemini ortaya koyar.

Sonuç: Geleneği Yıkmak mı, Yeniden Yorumlamak mı?

Gelenek, görenek ve töre; yalnızca geçmişin kalıntıları değil, bugünün siyasal DNA’sıdır.

Toplumlar, bu normları körü körüne sürdürdüklerinde otoriterleşir; eleştirel biçimde yeniden yorumladıklarında ise demokratikleşir.

Bugünün siyaset bilimcisi için asıl mesele, bu görünmez güçlerin farkına varmak ve şu soruyu sormaktır: “Yasalar değiştiğinde, görenekler değişmeden demokrasi mümkün mü?”

Cevap, belki de siyaset biliminin en kadim gerçeğinde saklıdır:

Güç, sadece kimde olduğuyla değil, nasıl kullanıldığıyla anlam kazanır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
grandoperabetprop money