“Cinsel İsteksizlik Geçici Mi?”
Bir araştırmacı olarak ilişkiler, toplumsal roller ve bireysel deneyimler üzerine çalışırken, pek çok kişiyle yüz yüze konuşma fırsatı buldum. Bu konuşmalarda ortak bir tema çıktı: “Bir süre boyunca cinsel isteğim yoktu, sonra geçti” ya da “Uzun süre devam etti, artık alıştım” gibi ifadeler. Bu gözlemler beni düşündürdü — gerçekten de cinsel isteksizlik geçici bir durum mu? Yoksa kalıcı bir hal mi alabiliyor? Bu yazıda, hem tarihsel arka planı hem günümüz akademik tartışmalarını ele alırken, siz okuyucuları da kendi deneyimlerinizi düşünmeye davet ediyorum.
Tarihsel Arka Plan
Geçmişte, cinselliğe ve cinsel arzuya dair görüşler büyük ölçüde tıbbi–patolojik bir çerçevede ele alındı. Örneğin 19. yüzyılda batılı tıp literatüründe “aşırı cinsel istek” ya da “yetersiz cinsel istek” gibi kavramlar, bireyin moralli ya da “namuslu” olup olmadığı üzerinden değerlendirildi. Cinsellik, toplumsal düzenin bir parçasıydı ve bireysel arzular toplum normlarına göre ya bastırılıyor ya da teşvik ediliyordu. Böyle bir ortamda “isteksizlik” çoğu zaman utanılacak, gizlenecek bir durumdu.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, sexology (cinsellikbilim) ve psikoloji alanları gelişti, bireysel arzu ve motivasyonun anlaşılması için daha rafine modeller ortaya çıktı. Örneğin, 1970‑80’lerde yapılan çalışmalar libido değişimlerini sadece biyolojik değil, aynı zamanda psikolojik ve sosyal bağlamda değerlendirmeye başladı. Bu çerçevede “isteksizlik” bir süreli durabilir, bir döneme özgü olabilir ya da kronikleşebilir — ancak seçilecek ifade “geçici” ya da “kalıcı” şeklinde değil, daha ziyade “durumsal” ya da “süreklilik kazanan” biçimindedir.
Günümüzde Akademik Tartışmalar
Bugün akademik literatürde sıkça karşılaşılan kavramlardan biri Hypoactive Sexual Desire Disorder (HSDD) yani “hipoaktif cinsel arzu bozukluğu”. Bu tanım, en az 6 ay boyunca azalmış veya yok olmuş cinsel arzu ve bunun yol açtığı kişisel sıkıntı ya da ilişki sorunlarıyla birlikte değerlendiriliyor. [1] Bu, durumu yalnızca geçici bir “düşük libido” halinden ayırıyor; kronik, sürekli ve klinik müdahale gerektiren bir düzey olabiliyor.
Ancak dikkat edilmesi gereken nokta: “azalmış cinsel istek” herkes için aynı şeyi ifade etmiyor. Geçici cinsel isteksizlik, stres, hormonal değişim, ilişki çatışmaları, yaşam döngüsü aşamaları (örneğin gebelik, doğum sonrası, menopoz) gibi nedenlerle ortaya çıkabilir ve zaman içinde iyileşebilir. Örneğin bir yorumda şöyle yazılıyor:
> “The desire for sex … tends to lessen with age.” [2]
> Yani yaşlanmayla, yaşam tarzıyla ilişkili geçici düşüşler olabileceği kabul ediliyor.
Akademik makaleler de bireylerin “durumsal düşük arzu” ve “kalıcı/arazişen düşük arzu” arasında ayrım yapması gerektiğini vurguluyor. [1] Bu anlamda, evet — cinsel isteksizlik geçici olabilir, ancak her zaman böyle olmayabilir. Ve önemli olan nokta “ne kadar süreyle” ve “neden” olduğudur.
Geçici mi, Kalıcı mı? — Nasıl Ayırt Edilir?
Geçici cinsel isteksizlik genellikle belirli bir stres faktörü, uyku bozukluğu, yoğun iş temposu, ilişki geçici çatışması ya da geçici hormonal değişiklikle bağlantılıdır. Bu durumda birey önceden normal düzeyde cinsel arzusu olan kişi olup, sonra kısa ya da orta süreli bir düşüş yaşayabilir. Bu durumda genellikle arzu düzeyi zamanla geri dönebilir.
Kalıcı ya da kronik isteksizlik ise 6 aydan uzun süren, bireyin günlük yaşamını, ilişki bağlarını, benlik saygısını etkileyen ve oftalmik ya da psikiyatrik altta yatan başka bir durumu da içeren HSDD gibi durumlardır. [3] Bu aşamada “eşit arzu düzeyine dönme” beklenenden daha uzun sürebilir ve müdahale gerekebilir.
Bu bağlamda:
– Değişimin nedenleri değerlendirilmeli: hormonal, psikolojik, ilişkisel, yaşam tarzı.
– Süre: ne kadar zamandır düşük arzu?
– Etki: bu durum sizi ve/veya ilişkiyi olumsuz etkiliyor mu?
Neden Geçici Olabilir ve Dönüşüm Süreci
Geçici isteksizliğin arkasında birçok faktör olabilir. Örneğin: yoğun iş yükü ve uyku kalitesinin düşmesi, stres ve anksiyete, gebelik ya da doğum sonrası hormonal dalgalanmalar, menopoz başlangıcı, ilaç yan etkileri gibi durumlar. Bu faktörler çoğu zaman geçici olarak cinsel arzu düzeyini düşürebilir. Eğer birey bu durumla yüzleşir, nedenleriyle ilgili adımlar atarsa (örneğin uyku düzenini iyileştirmek, stres yönetimi yapmak, iletişimi güçlendirmek), arzu düzeyi önceki haline dönebilir.
Toplumsal düzlemde de bu geçicilik güçlüdür: cinsellik üzerine konuşamayan, normlarla kendi arzusunu bastıran kişilerde “isteksizlik” durumu uzayabilir. Oysa açık iletişim, rol beklentilerinin yeniden değerlendirilmesi ve partnerle bağ kurma çabaları ile toplumsal baskıların etkisi azaltılabilir.
Sonuç: Sizin İçin Anlamı Ne Olabilir?
Cinsel isteksizlik yalnızca biyolojik bir sorun değildir; aynı zamanda psikolojik, ilişkisel ve toplumsal bağlamda anlam kazanır. Dolayısıyla, geçici olabilirsizce cinsel isteksizlik daha çok geçici faktörlere mi bağlı, yoksa toplumsal-ilişkisel yapılar nedeniyle daha kalıcı mı oluyor? Kendi deneyimlerinizi, gözlemlerinizi paylaşarak bu konuda daha geniş bir perspektif kazandırabilirsiniz.
—
Sources:
[1]: https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-3-032-00659-22?utmsource=chatgpt.com “Hypoactive Sexual Desire Disorder and the Guidelines of the …”
[2]: https://drmarkrowe.com/temporary-loss-of-interest-in-sex-is-completely-normal/?utm_source=chatgpt.com “Temporary Loss of Interest in Sex is Completely Normal”
[3]: https://www.mayoclinicproceedings.org/article/S0025-6196%2816%2930596-1/fulltext?utm_source=chatgpt.com “Hypoactive Sexual Desire Disorder – Mayo Clinic Proceedings”